9 Haziran 2025 Pazartesi

EĞİTİM VE ÖĞRETMEN ÜZERİNE

 

                    Eğitim tarihi incelendiğinde görülecektir ki ne zaman eğitim ordusuna önem verilmişse o dönemde devlet ve millet tüm organlarıyla gelişme göstermiş ve medenî ülkeler seviyesine ulaşmıştır.  

                Dünyadaki gelişmiş ülkeler ile ülkemizi kıyasladığımız zaman  inişli çıkışlı bir grafik görüyoruz. Bunun sebebi milli bir eğitim politikasını hayata geçirememiş olmamızdır. Millî bir politika ortaya koyamayışımızın nedeni millet ve devlet olarak bilgi ve tecrübemizin olmaması mı yoksa dış müdahaleler ile bir türlü yoluna girmeyen sistemin yapboz tahtasına döndürülmesi mi? Her iki durum ile ilgili bir sorgulamanın yapılması, gereksiz fazlalıkların sistemden çıkarılması ve çağdaş normlara uygun köklü bir politika belgesi ortaya konulması zamanı gelmedi mi?

                Türk kültür örf ve ananelerini önceleyen, millî ve manevî değerlerle bezenmiş, ülkesi ve ülküsü için çalışan, insanı merkeze alan, atiden aldığı güçle bugünü ve yarınları inşa eden bir anlayışla temel meselelerin kalıcı bir programla hayata geçirilmesi acil çözülmesi gereken konuların başında gelmektedir.

         Eğitimin gelişmesi için her dönemde birtakım tedbirler alınmış ancak kalıcı çözümler üretilememiştir.  Öğretmeni merkeze almadan yapılan bütün bu çabalar eğitime çare olamamış ve sorunları çözmede yetersiz kalmıştır.

                Bilgiye ulaşmada sınırsız imkânlar olmasına rağmen sorunlar artarak devam etmektedir. Demek ki bilgiye ulaşmak sorunu çözmüyor. İnsana ait olan değerleri korumakla işe başlamak gerekir. Küresel sistemin ağababalarının ulusları parçalayarak daha rahat yönetme stratejisine karşı sosyal bir varlık olan insanı toplum içerisinde toplumla birlikte güçlendirecek mekanizmaları devreye almamız gerekmiyor mu? Yalnızlaşan insanoğlu tek başına sorunlara çözüm üretememekte, ruh ve beden sağlığı bozulmakta, vitesi boşalmış bir araba gibi uçuruma sürüklenmektedir.

                Günümüzde yaşanan sosyal çürümeyi önlemek ve insanın metalaşmasının önüne geçmek için sosyal politikaların bir an önce hayata geçirmeliyiz. Tabii toplumu bu açmazdan kurtarmak için eğitim ordusuna büyük bir görev düşmektedir.

            Mustafa Kemal Atatürk 25 Ağustos 1924 günü Ankara'da toplanan Muallimler Birliği Kongresi'nde öğretmenlere verdiği önemi ve yüklediği sorumluluğu şu sözleriyle ifade etmiştir. "Muallimler, yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr muallim ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz, Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz, ve fedakârlığınız derecesiyle oranlı bulunacaktır. Muallimler, hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister"(1)

                Mustafa Kemal Atatürk  14 Ekim 1925'te İzmir Öğretmen Okulu'nda ise  şunları söylemiştir. "Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak muallimlerdir. Muallimden ve eğitimciden mahrum bir millet, henüz millet olma istidadını kazanamamıştır; ona alelade bir kitle denir. Bir kitle millet olabilmek için mutlaka eğitimcilere, muallimlere muhtaçtır. Onlardır ki, bir topluluğu hakiki millet haline koyarlar."(2)

                Yeniden yükselmenin yolu ilimde, bilimde, kültürde, sanatta, edebiyatta aydınlığın meşalesini yakmakla olur. O meşale ki ülkemin bütün burçlarından yükselerek cihana yayılacaktır. O zaman karanlıklar aydınlanacak ve  Türk'e yükselmekte sınır olmayacaktır.

Kaynak: Eşme, İsa, Türkiye'de Öğretmen Yetiştirme, s. 61,62

26 Mart 2023 Pazar

YURT DIŞINA GİDİN!

 

                 Vatan toprağının bir karışının bile ne kadar kıymetli olduğunu anlamak için yurt dışına gidin.

                 Yaban ellerde yaşamın zorluklarını öğrenmek için yurt dışına gidin.

                Şanlı bayrağımızın dalgalandığı, vatanımızın bütün satıhlarında özgürce yaşamanın nimetini anlamak için yurt dışına gidin.

                 Gece gündüz çalışarak ömrünü gurbet ellerde çürütenleri görmek için yurt dışına gidin.

                Kelkit'in dönerinin, Erzurum'un cağ kebabının, Akçaabat köftesinin tadını anlamak için yurt dışına gidin.

                İnsanların yemek ihtiyaçlarının bile büyük bir sorun olduğunu görmek için yurt dışına gidin.

                Dünyanın en güzel dillerinden biri olan güzel Türkçemizin değerini anlamak için yurtdışına gidin.

                Gidilen ülkelerde kendilerini anlatmak için kılıktan kılığa giren insanların hal-i pür melalini temaşa etmek için yurt dışına gidin.

                Bu cennet yurdumuzun havasının, suyunun, toprağının değerini anlamak için yurt dışına gidin.

                Yabancı memleketlerde gidebileceğiniz yerlerin, içebileceğiniz suyun sınırlı olduğunu bilmek için yurt dışına gidin.

                Bir dara düştüğünüz zaman yardımımıza Hızır gibi koşan yardımseverlerin olduğunu anlamak için yurt dışına gidin.

                Kalabalıklar içinde ne kadar yalnız ve kimsesiz olduğunuzu anlamak için yurtdışına gidin.

                Anne babanızın, kardeşinizin, akrabanızın, dostunuzun hayatınızda ne kadar önemli bir yeri olduğunu idrak etmek için yurtdışına gidin.

                Bireyselleşme ile dünyada ailelerin dağıldığını, ilişkilerin bozulduğunu, insanın insanlıktan çıktığını fark etmek için yurt dışına gidin.

                Özgürce yürüdüğün sokaklarda, caddelerde ne kadar güvende olduğunu fark etmek için yurt dışına gidin.

                Can ve mal güvenliğinin olmadığı yabancı ellerde huzurun olmadığını anlamak için yurtdışına gidin.

                Bizi biz yapan değerlerin olmazsa olmazımız olduğunun farkına varmak için yurt dışına gidin.

                İnsanların sevgi, saygı, yardımlaşma ve vefa gibi duygularının erozyona uğradığı bir iklimi görmek için yurt dışına gidin.

                Büyük bir medeniyetin mirasçıları olarak maziyi ve atiyi kucaklayan, geleceğe umutla bakan lider ilke Türkiye'yi anlamak için yurt dışına gidin.

                Yabancı unsurların ülkemizi bölmek, parçalamak ve yutmak için asırlardır nasıl kirli planlar peşinde koştuklarını idrak etmek için yurt dışına gidin.

                Sevginin ve hoşgörünün timsali olan Yunus Emre'nin ve Mevlana'nın gerçek değerini anlamak için yurt dışına gidin.

                İnsanların sadece kendilerini düşündükleri, kendi benlikleri dışında kimseyi düşünmediklerini ve her geçen gün uçuruma doğru gittiklerini görmek için yurt dışına gidin.

Mükerrem KALKAN

22 Mart 2023 Çarşamba

UMUT YOLUNDA

 


                "Umut Yolunda" eğitimci-yazar Murat TOK'un ilk yayınlanmış tarihî romanı.  Yazar Gümüşhane, Kelkit, Kılıçtaşı Köyü eşrafındandır.

                Yazar dedesinin 1916 muhacereti ile ilgili anlattıklarını tarihî ve sosyolojik gerçeklik ışığında özgün ve etkili bir şekilde kaleme almış.

                Yazar harpleri insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biri olarak niteler. Savaşta açlık, sefalet, göç gibi sorunlar baş gösterir ve toplumları siyasî, ekonomik ve kültürel yönden etkiler.

                Roman 1913 yılında 1.Dünya Savaşı öncesi dönemde başlar, 1917 Bolşevik İhtilali'nin çıkmasından sonra sona erer. Yazar halk arasında kullanılan özlü sözlere, manilere yer vermesi  Türkçenin söz varlığının kullanılması açısından önemlidir. Eser, akıcı bir dil ile yazılmış, okuyucunun sıkılmadan bir nefeste okuyacağı kıvamdadır.

                Eser tarihi gerçekler ışığında objektif bir dil ile yazıldığından realist özellikler taşımaktadır. Göç yolunda insanların nasıl birlikte hareket ederek hayatta kalmaya çalıştıklarının güzel bir örneğidir. Yedi düvelin üstümüze üşüştüğü yıllarda hiçbir devlete güvenmememiz gerektiğini salık verir.

                Rusların geri çekilmesiyle muhacirlik yolunda yaşanan sıkıntılar biterek yerini umuda bırakmıştır. Umut insanın yaşam kaynağı olduğuna göre onu hiçbir zaman bırakmamak gerekir.

                Türk insanı "Vatan sevgisi imandandır" anlayışına sahiptir. Dolayısıyla vatanın özgürlüğünü her şeyin üstünde gören anlayışı Türkü yüce bir makama oturtuyor.

                Son sözde "Sahipsiz vatanın batması haktır, Sen sahip olursa bu vatan batmayacaktır." sözüyle ecdadımızın emaneti bu cennet vatana sahip çıkmayı her şeyin üstünde tutmamız gerektiğini hatırlatır.

                Kelkit'in yetiştirdiği mümtaz şahsiyet Murat TOK'u tebrik ederim. Yazarın daha nice eserler vereceğine inancım tamdır.

Mükerrem KALKAN

               

               

 

16 Kasım 2022 Çarşamba

GÖK GİRSİN KIZIL ÇIKSIN


         Ülkemiz üzerine bir karabasan gibi çöken, elini kolunu bağlamaya çalışan, aslana kedi muamelesi gören yedi düvele gök girsin kızıl çıksın.

          Kadınları, yaşlıları, ana kucağındaki bebekleri bile öldüren eli kanlı terör örgütlerine gök girsin kızıl çıksın.

            Göçmenleri denizde geri iterek ölmelerine neden olan ülkelere gök girsin kızıl çıksın.

            Kadınların yaşama hakkını elinden alan canilere gök girsin kızıl çıksın.

            Yetimin hakkını yiyen namussuzlara gök girsin kızıl çıksın.

            Mazlumların âhını alanlara gök girsin kızıl çıksın.

            Zulüm ve haksızlık yapanlara gök girsin kızıl çıksın.

            Dünyayı karıştırarak hegemonyalarını sürdürenlere gök girsin kızıl çıksın.

            Kudüs'ü işgal ederek topraklarını elinden alıp her gün çocukları katledenlere gök girsin kızıl çıksın.

            Doğu Türkistan'da Müslüman Türk'e katliam yapanlara gök girsin kızıl çıksın.

             Suriye'de bombalarla Müslümanları öldürenlere gök girsin kızıl çıksın.

            Arakan'da Müslümanlara dini inancından dolayı kıyım yapanlara gök girsin kızıl çıksın.

          Hocalı'da kadın, çocuk, yaşlı demeden Azeri kardeşlerimizi katledenlere gök girsin kızıl çıksın.

            Srebrenitsa'da 8372 kişiyi öldüren kasaplara gök girsin kızıl çıksın.

            Mora'da 40 bin Türkü vahşice öldürenlere gök girsin kızıl çıksın.

            Topraklarımızda yaşayıp da hainlik edenlere gök girsin kızıl çıksın.

            Türkün kutlu yürüyüşü önünde set olanlara gök girsin kızıl çıksın.

            Turana giden yolda Türk'ün önüne çıkanlara gök girsin kızıl çıksın.

        İ'lây-ı kelimetullah için nizâm-ı âlemi dünyaya hakim kılmak amacıyla mücadele ettiğimiz şeytanın çocuklarına gök girsin kızıl çıksın.

9 Ocak 2022 Pazar

GÜZEL AHLAK

           “Hiçbir baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha kıymetli bir miras bırakmamıştır.” (Tirmizî, Birr, 33; İbn Hanbel, IV, 77)

            "Andolsun biz Âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık."(İsrâ Suresi - 70 . Ayet) İnsan dünya hayatında yaratılmışların en şereflisidir(eşref-i mahlukat). Üstün yaratılış özellikleriyle diğer canlılardan ayrılır ve onlara hükmeder. Dolayısıyla Allah(c.c.) insana akıl, zeka, düşünme ve karar verme yetilerini vermesinden dolayı insanı sorumlu tutmuştur. Bu dünya geçicidir. Baki olan Allah'tır. Bu fani dünyada iyiye yönelme, güzeli tercih etme ve doğruyu arama,  kötülüklerden uzaklaşmak insanın sonsuz aleme bir ümitle gitmesine vesile olacaktır. Allah(c.c.) Âl-i İmrân Suresi - 139 . ayetinde "Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz." buyurarak yeise kapılmamamız ve her zaman bir ümit taşımamız gerektiğini hatırlatmıştır.

            İnsan günahsız, tertemiz, saf bir şekilde dünyaya gelmekte ancak sonra çeşitli sebeplerle yanlış işler yapabilmektedir. Bir nehir ilk doğduğu anda tertemizdir, saftır, berraktır. Ancak zamanla geçtiği yerlerden etkilenmekte ve o özellikleri içine almakta, nihayetinde okyanusa/denize döküleceği yerde geçtiği bütün toprakların özelliklerini içine almaktadır. İnsanoğlu da geçtiği yollar iyi ise sonsuzluğa iyi olarak gitmekte, kötü ise kötü olarak gitmektedir. Zaten dünya iyilerin ve kötülerin mücadelesinden ibaret değil midir?

            İnsan iyi, erdemli olanı öğrenir ve hayatına uygularsa dünya ve ahiret hayatı kurtulur. Kötü olanı tercih ederse hem dünya hayatı hem de ahiret hayatı berbat olur. Bu yüzden çocuklarımızı hep iyi olana, hep güzel olana yönlendirmek bizim önceliğimiz olmalıdır. Çocuk önce ahlak açısından tam olmalıdır. Daha sonra diğer meziyetlerin gelişmesi için destek olunmalıdır. Ahlaksız bir siyasetçi, imam, doktor, öğretmen, polis vb. sadece kendine zarar vermez. Bulunduğu toplumun da çökmesine neden olur. Bizim bilgili bir çalışandan önce ahlaklı bir çalışan görüşünü hayatımızın merkezine koymalıyız.

            Dünyada her milletin farklı bir ahlak(etik) anlayışı mevcuttur. Dünyadaki dinlerin büyük çoğunluğunun iyiliği, güzelliği öncelediğini görüyoruz. Dünya iyiliği önceliyorsa o zaman bu kötülüklerin kaynağı nedir?  Yanımızda haksızlığa uğramış bir kişi varsa ve biz de bu olaya sessiz kalıyorsak insanlığa en büyük kötülüğü biz yapıyoruz demektir. Çünkü dünya kötüler yüzünden değil kötülere ses çıkarmayanlar yüzünden bu halde.

            Bütün işlerimizde güzel ahlakı öncelemeli, hayatımızın merkezine almalıyız. Dünya daha güzel olacaksa güzel ahlaklı bireyler sayesinde olacaktır. Bugünü ve yarını kurtarmak için var mısınız güzel ahlakı öncelemeye...

Mükerrem KALKAN

21 Aralık 2021 Salı

O ÇOCUK SİZİN DEĞİL

                     Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlüğünde oyun, yetenek ve zekâ geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence, bağımlılık ise bağımlı olma durumu, tabiiyet olarak geçmektedir. Oyun çocuklar için bir eğlence aracı mı yoksa onları kollarına alan bir canavar mıdır? Oyun bir öğretme metodu mu yoksa onları bağımlı yapan bir afyon mudur?

                Dünyayı istediği şekilde yönetme niyetinde olanlar bireyselleşmeyi yeni dünya düzeninin tek geçerli anlayışı olarak sunma derdindeler. İstediklerini elde edebilmek için milletin değerlerini alt üst edecek bütün enstrümanları kullanmaktadırlar. Bireye indirgenen insan kendisine, ailesine, milletine ve tüm değerlerine yabancılaşmakta, oyun kurucuların elinde kukla olmaktadır. Dolayısıyla birey tek başına bir anlam ifade etmez. Ancak toplum içinde, toplumla birlikte bir anlam ifade eder. İnsanı yalnızlaştırdıktan sonra onu yönetme daha kolaydır.

                Çocuklarımızı kolaycılığa alıştırmak, emek vermeden bir şeylere ulaştırmak, kolay yoldan para, mal kazanmayı teşvik etmek onlara verilecek en büyük zarardır. Çocuk doğduğu evde aile sevgisi ile büyümesi gerekirken televizyon, bilgisayar, tablet, cep telefonu gibi iletişim araçlarıyla büyütüyoruz. Şiddet içerikli ve gayri ahlakî oyunlarla, çizgi filmlerle, dizilerle her gün zehirliyoruz. Çocuk belli bir yaşa geldikten sonra ne cep telefonu ne bilgisayarı ne de televizyonu engelleyebiliyoruz.

                Geçmiş olsun, artık o çocuk sizin değil.  O çocuk oynadığı oyunlardaki karaktere bürünerek onların esiri olmaktadır. İzlediği uygunsuz çizgi filmlerdeki karakterler o çocuğun zihin ve duygu dünyasını alt üst etmekte, gerçek kişilik ve benliğinden uzaklaştırmaktadır. Uygunsuz dizilerdeki rolleri örnek almakta, onların yaşam tarzlarını kendi hayatlarında uygulamak istemektedirler.

                Oyunların içinde kaybolan çocukların hayalleri, ailelerin umutları, ülkenin geleceğidir. Oyun büyük. Oynanan oyunun farkında olmak ve çözüm üretmek herkesin sorumluluğundadır. Öncelikle aileler çocuklarını mümkün olduğu kadar oyunlardan, uygunsuz çizgi film ve dizilerden uzak tutmakla işe başlayabilir. Çocuklar için zararlı içerikler kesinlikle güvenlik ayarlarından engellenmelidir. Çizgi film ihtiyacı varsa milli ve dini değerlerimizle çelişmeyen kanallar seçilmelidir.  TRT Çocuk bir çocuk için fazlasıyla yeterlidir. Anne baba çalışıyorsa o çocuk tümüyle ahtapotun kollarında esaret hayatı yaşamaktadır.  

                Geleneksel oyunlarımızın  çocuklarımızla buluşturacak projeler geliştirilmeli ve hayata geçirilmelidir. Şehirleri beton yığınlarına çevirmeden yaşam alanları inşa etmeliyiz. Çocuğun ruhunu doyuracak, manen güçlendirecek organizasyonlara yer vermeliyiz. Öncelikle kendisine, ailesine, ülkesine ve tüm insanlığa hayırlı bireyler yetiştirme gayemizin olması gerekir.

                Ülkenin eğitim politikaları yabancıların raporlarından değil ülkenin yapısını çok iyi bilen, tarih şuuru yüksek, milli ve dini değerleri içselleştirmiş gerçek Türk aydınlarının raporları ile milli eğitim politikaları geliştirilebilir. Okulları dört duvar arasından çıkarıp yaşam alanlarına çevirmeliyiz. Eğitim, öğretim, kültür, sanat, spor vb aktivitelerin olduğu bir yere dönüştürmeliyiz. Milli Eğitim Bakanlığı okulları yaparken uyguladığı tip projeleri kaldırarak yeni, çağdaş bir okul tasarlamalı. Çağın gereklerine uygun müfredat ve bu müfredatı uygulayacak donanımlı insan kaynağını sağlamalıyız.

                Ve çocuğu merkeze almalıyız. Çocuk için en doğru ne ise onu yapmalıyız. Okul öncesini zorunlu hale getirerek bu dönemde kendine güvenmeyi, anneye babaya saygıyı, sorumluluk almayı, iyi ahlaklı olmayı, vatanını ve milletini sevmeyi kısaca tüm erdemleri öğretmeliyiz. Akademik başarı elbette çok önemlidir. Ancak sadece akademik başarıyı dikkate alan yaklaşımı asla doğru bulmayız. Akademik başarının yanında sosyal, kültürel ve ahlakî yönden de çocuklarımız beslenmeli. Her çocuk mutlaka bir sporla ilgilenmeli, en az bir enstrüman çalabilmelidir. Tarihi ve kültürel yerleri gezmeli,  hayatı tüm hücrelerinde hissederek yaşamalıdır. Bu işleri yapabilmek için ülkenin gelişmiş ülkeler sınıfında olması gerekir. Ancak şu an ülkemizin durumunun bunları yapacak seviyede olduğunu düşünüyorum. Devlet kurumlarının, belediyelerin, gençlik merkezlerinin, çeşitli sivil toplum örgütlerinin sosyal ve kültürel faaliyetlerle ilgili ücretsiz çalışmaları mevcuttur. Ailenin yapması gereken çocuğa bu imkanı vermektir.

                Biz verilmesi gerekenleri vermediğimiz zaman küresel çeteler çocukları avlamakta, esir almakta, istediklerini elde etmektedirler. Evden kaçan çocuklarda aile içinde ilgisizlik, aile içi şiddet, şiddetli geçimsizlik olduğunu görmekteyiz. Çocuklarımız elimizden kaymadan tüm tedbirleri toplum olarak alalım. Çocukları oyunların esiri etmeyelim. Eğer esiri olmuşsa oyunun; o çocuk sizin değil, oyunun...