Hedef Türkiye
İnsanlar hedefleri doğrultusunda başarıyı yakalamaya çalışır. Hedefi olmayan insan, rotasız bir gemi gibidir; nereye, nasıl gideceğini bilemez. Hedefi olmadığı için de kendisi hedef olmaktan kurtulamaz. Kısaca “Hedefsizseniz hedef sizsiniz.”
Bir Musevi atasözünde ‘’Ülküler bir yıldıza benzer, belki o yıldızı tutamazsın ama oraya doğru yürürsün.’’der. Bizim ülkümüz de ülkemizi dünyanın tek hakimi yapmak, bu amaç doğrultusunda çalışmaktır. Kızılderililerin Amerikalılar için söylediği bir söz vardır “Beyaz adam çatal dille konuşur.’’ Buradan hareketle bütün ilişkilerimizde söylenen söze değil, yapılana bakmamız gerekir.
Küreselleşme senaryolarının aktörleri yeni dünya düzencilerinin dümen suyuna girmeyen ülke yok gibi. İçten gizli bir el, var olan düzenleri yıkarak kendi hegemonyalarını kurmayı hedefliyor. Etki alanına aldıkları toplulukları kimliksizleştirerek kolay lokma haline getiriyorlar. Her türlü siyasi hesaplaşmanın içindeler. Toplumumuzda aşağılık duygusu yaratarak kendi kültürlerini yaymanın hesabını yapmaktadırlar. Sizin kendinize özgüveniniz varsa hiçbir güç sizi ayıramaz, ayrıştıramaz.
Küreselleşme hikâyelerinin başında özelleştirme ve yabancı dille eğitim gelmektedir. Devlet kurumları özelleştirilerek, devlet kelaynak kuşuna çevrilir. Yabancı dil ile de bireyler kendi kültürlerine yabancılaşır. Sonra da kendi yarattıkları selde boğulup yok olurlar. Eğitimin birinci gayesi insanı, kendisi ve toplumu, halkı ve milleti için değer yaratacak düzeye getirmektir. Eğitimin ikinci gayesi, bir milletin geçmişiyle geleceği arasında köprü kurmaktır. Hal böyleyken değer yaratmayı ve köprü kurmayı bırakın, bu fikirleri savunanların yeterince değer görmediklerini üzülerek belirtmek isteriz.
Türk insanına aşağılık duygusunu eğitim yoluyla vermeye çalışıyorlar. Bazı kimseler dilini unutursa unutsun, yeter ki Müslümanlığını unutmasın diyorlar. Dil gönlü yüzdüren gemidir. Dil giderse gönül de gider. Gönül giderse iman da gider. Gaspıralı İsmail’in ‘’Dil de, din de, ülküde birlik’’ görüşünü benimsemeliyiz. Dünyanın dili İngilizce sözü koskoca bir yalandır. Avrupa’da sadece İngiltere’de konuşulur İngilizce. En büyük emperyalizm, en büyük sömürgecilik bir ülkenin dilini yok etmektir. Bir ülkenin dilini yok etmek, o ülkenin, o ulusun, o milletin adını tarihten silmek demektir.
Atatürk demiştir ki:’’Türk demek, Türkçe demektir. Ne mutlu Türk’üm diyene.’’Dilini, dinini, tarihini korumasını bilen milletleri hiçbir güç yok edemez.
Türkiye’de bölgeler arasında gelişmişlik bakımından büyük farklar vardır. Bu farklılığı en aza indirebilmek her şeyi insan adına yapmakla mümkündür. Anadolu baştan sona raylarla döşenmeli. Bu raylar Karadeniz’i Akdeniz’e, Doğu Anadolu’yu Marmara’ya bağlamalı. Gönül köprüleri vasıtasıyla da gönülleri birbirine bağlamalıyız. Sevgi ve hoşgörüyü bütün yüreklerde yaşatmalıyız.
Türkiye’de Kıbrıs sorunu yoktur, Batı Trakya sorunu vardır. Ege sorunu yoktur, Adaları askeri üs haline getirme sorunu vardır. Kürt sorunu yoktur, Kerkük Türkmenleri sorunu vardır. Avrupa insan hakları dersi vereceğine Bosna’da, Cezayir’de, Kosova’da yaptığı katliamların hesabını vermelidir. Ermeni soykırımını değil Azerbaycan – Karabağ’da yapılan gerçek soykırımı gündeme almalıdır.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti 1930-90 arasında Türkleri birbirinden ayrı tutmak için kiril alfabesini uygulamıştır. Orta Asya’da yaşayan bu topluluklar Türk oldukları halde birbirlerini anlayamaz hale getirilmiştir. Şimdi durum eskisinden çok daha iyi. Birbirleri ile kültürel münasebetler kurmaktadırlar. Türk dünyasının oluşması için ortak Türk dili ve ortak yazı dili geliştirilmelidir. Türk’ün kültür genleri on bin sene önceye dayanıyor. Bu genler ebediyete kadar yaşayacaktır.
Yeni Dünya düzencilerinin etki altına aldıkları ülkelerde yaptıkları şeyler: Yer isimlerini değiştirmek, yabancı dille eğitim, azınlıkları kilit noktalara (yönetim) getirmek, tek tip ürün yetiştirmek, üs kurmak, diğer ülkelerle ilişkileri baltalamak, halkı fakirleştirmek, yabancıları getirip topraklara yerleştirmek, ülkenin kendi tarihi / kültürel mirasını yok edip kendi kültürüne yakın kalıntıları ortaya çıkarmaktır. Küreselleşmenin bizdeki adı köleleşme. Köleleşmeye hayır diyebilmek için ya İMF ile ilişkiler kesilmeli ya da benim istediğim şekilde olursa seninle devam ederim demeli. Türkiye kendi gücünün farkına varmalı ve bu gücü kullanmalıdır. Milletin bu noktada tahammülü kalmamıştır.
Seksenlerden sonra sanayi geri plana itilerek turizm (bacasız sanayi) ön plana çıkarılmaya çalışılmıştır. Böylelikle ülkenin ince ayarlarıyla çok daha kolay oynanabilecektir. Ülke adına düşünen, üreten insanlar hep dışlanmıştır. Gelişen olaylar karşısında diyorsun ülke elden gidiyor, iyi de piyasa ne olacak. Piyasa ekonomisinin kimlere rant sağladığı herkesin malumu. Amerika bazı kilit noktalara kendi kölelerini getirir. Unutmamak gerekir ki, Amerika önce kendi uşaklarını harcar. Küresel Kraliyetçiler iki milyon kültür mühendisleri aracılığıyla dünyayı yönetiyorlar.
İlim gönülsüz olmaz. Aklı da gönlün yönetmesi gerekir. Gönül gözü açık olan bir toplum her şeyin farkındadır ve ona göre kendini savunacak mekanizmaları devreye sokar. Türk toplumunu ayakta tutacak millet şuuru gönül ve kültürle olur. Kültür genleri etrafında birleşmeliyiz, bütünleşmeliyiz…
Kuşakkaya Gazetesinde Yayınlandığı Tarih: 1 Mayıs 2010 Cumartesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder