27 Mayıs 2012 Pazar

Televizyon Üzerine


          Televizyon iyi bir uşak ama kötü bir efendidir sözünden hareketle televizyonu tümüyle övmemiz ya da tümüyle yermemizin ne kadar yanlış olacağı sonucuna varırız. TV doğru kullanıldığında iyi bir uşak ancak yanlış işlerde kullanıldığında ise kötü bir efendi olur. Nihayetinde TV sizin emrinizde olan bir araçtır. Onun güzel yönlerinden faydalanmak sizin elinizde. Suç araçta değil sizdedir. Siz aklınızı, beyninizi, duygularınızı kontrol edebilirseniz TV’nin size hiçbir zararı dokunamaz.
Kişinin hayatta bir planı varsa hayatını o plan doğrultusunda şekillendirir. Yoksa rüzgarda bir o yana savrulur bir bu yana. Hayat ırmağında kürekleri çeker durur amaçsızca. Sorun sorumluluğunun farkında olunup olunmamasındadır. Sorumluluklarını yerine getirdikten sonra, eğlendirici ve bilgi verici bir TV programını izlemenin hiçbir zararı yoktur. 
Toplumda yaygın olan kanıya göre çocuklar TV’ye bağımlılıkta birinci sırada gösterilmektedirler.  Oysa bazı araştırmalara göre TV koliklerin çocuklar ve gençler olmayıp aile büyükleri olduğu anlaşılmıştır. Öyleyse ebeveynler çocuklarını eleştirmeden önce aynaya bakmaları ve kendi hatalarının ne olduğu üzerinde ciddi ciddi düşünmelidirler. Çünkü çocuklar anne babasının sözlerine kulak asmazlar ama onların davranışlarını örnek alırlar.
            İlgi alanları, hobileri ve arkadaşları az olan bir çocuk, TV’ye sığınmaktan başka bir çare bulamaz. İnsan sosyal bir varlık olduğuna göre bireyin sosyalleşmesi kişinin hayatı için çok önemlidir. Yeterli oranda sosyalleşmediği zaman kendine ait küçük bir dünya yaratarak o dünyada yaşamaya başlar. Özellikle okullarda birinci kademede öğrencilerin sosyalleşebileceği alanlar oluşturulmalıdır. Maalesef okullarımızda böyle alanların yeterince olduğunu söyleyemeyiz. Herkesin ilgi alanları olmalı, hobileriyle uğraşmalı ve samimi arkadaşlıklar kurmalıdır. Aksi halde çocuk ya TV denen ahtapotun kollarında boğulur ya da asi bir çocuk olur çıkar.
TV en geniş imkânları sunan bilgilenme ve fikir edinme aracı, aynı zamanda dış dünyaya açılan en geniş penceredir. Herkesin bir bakış açısı vardır. Diğer insanların bakış açılarını televizyondan ya da diğer kitle iletişim araçlarından öğrenme şansımız vardır. Eğitim aracı olarak kullanırsanız TV iyi bir öğretmen olur. Düzeyli bir tartışma programını izleseniz farklı fikirler edinebilirsiniz. Bir bilgi yarışması ya da bir belgesel kişisel gelişiminize ciddi katkılar sunabilir. TV mükemmel bir öğretmen ve zengin bir bilgi kaynağı olabilir.
Çocuğun tam olarak kavrayamayacağı bir hızda geçen görüntüler, uzun süre dikkatini yoğun tutmasını imkansız kılar. Genelde çizgi filmlerdeki hızlı sahneler çocuklarda dikkat eksikliğine neden olmaktadır. Ebeveynler bu çizgi filmleri engellemelidir. Çocuk ve ebeveyn birlikte günlük ya da haftalık “Seyredilecekler Listesi” hazırlayarak çocuğun izleyeceği filmleri kontrol edebilir.
Bazı eğitimciler, Rock ve Metal türü hızlı müziğin çocuğu sosyal hayata yabancılaştırdığını ileri sürmektedirler. Dikkat ederseniz bu tarz müzik dinleyen gençlerin önce ailelerinden koptukları daha sonra temel değerlerden uzaklaştıkları görülmektedir. Öyleyse çocuğumuzun ne tür müzik dinlediği de sizi ilgilendirmektedir. Çocuğunuzla ilgili ipuçlarıdır bunlar. Yanlış giden bir şeyler varsa zamanında müdahale etmeniz gerekmektedir. Aksi halde iş işten geçtikten sonra hiçbir sonuç alamazsınız.
Çocuğunuzla sıcak bir diyaloğunuz var  ve çekinmeden her sıkıntısını size açabiliyor ise TV’ye sığınmaya ihtiyacı olmayacaktır. Çocuklar ve anne babaları arasında ilişki çocuk büyüdükçe azalmaktadır. Çocucuğunuza yeterince zaman ayırmalısınız. Bazı etkinlikleri birlikte yapmalısınız. TV’nin zararları ile baş etmenin en iyi yolu, çocuğunuzla birlikte seyretmektir. 
Bazı çocuklar sırf otomatikleşmiş bir şekilde oyuncakları ile oynamaya başladıklarında TV’yi açarlar. Bir kez açınca da bir daha kapatmayı düşünmezler. Bir odaya terkedilmiş çocuklar genelde böyle yaparlar. Bir robot gibi aynı davranışları sergilemeleri ebeynlerinin suçudur.
            Beraber TV izlerken, çocuğunuza ilginç şeyleri gösterme şansına sahip olabilirsiniz. TV’deki karakterleri yorumlamasını, gördükleri hakkında konuşmasını ve insanların canlandırdığı genel tipleri tanımasını teşvik edebilirsiniz. Bütün bunlardan maksat çocuğun pasif bir izleyici olmasını engellemektir. Sizin yardımınızla kendisine sunulanı özümleyen, anlayan ve sorgulayan bir konuma gelecektir. Bu arada TV’yi yapıcı bir şekilde kullanmayı da öğrenir.
Çocuğunuza iyiyi ve getirdiği güzellikleri anlattığınız gibi, kötüyü ve getirdiği çirkinlikleri de anlatmalısınız. Hayat tezatlar üzerine kurulduğuna göre güzelin yanında çirkini, iyinin yanında kötüyü de anlatmalısınız ki hayatı anlasın. Çocuk hiçbir sıkıntı ve problem yaşamadan hayata atılırsa sudan çıkmış balık gibi nefessiz kalır ve fazla yaşamaz. Acıyı bilmeden tatlının kıymeti, soğuğu anlamdan sıcağı, nefreti tatmadan sevgiyi, ölmeden yaşamayı bilemezsiniz. Hayatı olduğu gibi sunmalısınız çocuğa. 
Çocuğa yeni hedefler edinmesini sağlayınız. Kendisine güvenen bir kişi amaçları uğruna  savaşır. Ve başardığı zaman bazı şeyleri, yaşamdan zevk alır. Başarının zevkine eren ve sorumluluğunu bilen bir çocuk  dersini bitirmeden TV izlemeyecektir.  Sorumluluk kazanmış bir çocuk başarıyı kendisi kovalayacaktır. Başarıya susamış birini ne TV ne internet ne de başka bir şey engelleyebilir. 
Çocuk, yenilmez ve gücü her şeye yeten hayali kahramanları seyrede seyrede, dış dünyayı gerçekçi olmayan bir şekilde algılamaya başlıyor. Ve kendine ait bir dünya kuruyor. Kendini masal ülkesinde ya da periler aleminde gezintiye çıkmış bir prens ya da prenses olarak algılamaya başlıyor.  Bunun bir rüya gibi gerçek olmadığını ebeveylerin anlatması gerekir çocuğa. Ailesiyle beraber izlediği filmlerin olumlu katkısı bile olabilir belki. Sınırsız bir güce sahip olma ve onunla bir şeyler yapma üzerine kurulu fanteziler, güvenli bir metin içinde eğlenceli bile olabilir. Ancak çocuğa neyin kurgu neyin gerçek olduğu kavratılmalıdır. Aksi durumda kendisini çizgi filmdeki karakterin yerine koyarak evinin camından atlayabilir.
Çocuk gerçek hayatla barışık olmadığı ve yeterince sosyalleşmediği için TV’ye sığınmaktadır. Çocuğun hayat bağlarını güçlendiriniz. Yüce amaçlar edinmesini, toplumun aktif bir üyesi olmasını sağlayınız. Gerisini düşünmeyiniz. O kendine bir yol çizebilir artık.
“Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül ahbap ister kahve bahane.” Sözü bize insanın sosyal bir varlık olduğunu kahvenin ve kahvehanenin bahane olduğunu asıl gönlün dostu arzuladığını anlatır.  Siz kendi çocuğunuzla iyi bir dost olabilirsiniz. Yeter ki bütün kapıları kapatmayın. 
Çocuğunuza bilgisayar alın iyi olur. Ancak bununla problemi çözmüş olamayacaksınız. TV’den çocuğu kurtardım derken bilgisayarın kollarına bırakmayın. Çocuğunuzla sürekli iletişim içinde olunuz. Onunla diyalog kurmayı deneyiniz. Onu evden soğutan sebeplerin neler olduğunu anlamaya ve nerede hata yaptığınızı bulmaya çalışın.


          Kuşakkaya Gazetesinde Yayınlandığı Tarih : 27 Kasım 2010 Cumartesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder