Nefret Ateşi
“Her ateşin bir söndürüsü var… Aleve su at, zehire panzehirle karşı koy, kadere sabırla cevap ver, tutkuya gurbet ve gözden ırak oluşla set çek! Ama nefret ateşini hangi ilaç söndürebilir?” (Kelile ve Dimne - Beydebâ İbnü’l Mukaffa)
Dünya hayatında her şey bir denge üzerine kurulmuştur; siyah-beyaz, güzel-çirkin, gece-gündüz… Âlemde olan biteni anlamanın bir yolu da bu dengeyi anlamaktan geçer. Neden tezatlar üzerine bina edilmiştir bu gerçekler. Sıcağın kıymetini soğukta, yazın kıymetini kışın, sağlığın kıymetini hastalıkta, âlimin kıymetini zalimi gördüğümüzde anlarız.
Karanlık bir gecenin aydınlık sabahında yeni bir güne başlamanın sevinci ve heyecanı sarmaz mı bizi? Bütün nebatat kış uykusundan bahar yeli ile uyanmanın hazzını bize yaşatmaz mı? Yeniden doğmanın coşkusunu yüreklerimize kazımaz mı? Istırap ve elemlerden sonra huzur gelmez mi? Her yokuşun arkasında bir düz yok mu? Her sonun bir başlangıç olduğu gerçeği yalan mı?
Hayatımızda ne varsa onu kaybettiğimiz zaman değerini anlarız. Acaba kaybettiklerimiz kazandıklarımızdan daha mı değersiz? Her şey olması gerektiği yerde bir anlam taşır. Öyleyse hayatımızı bir film şeridi gibi gözümüzün önüne getirip kendi filmimizi izlersek neyin doğru neyin yanlış olduğunu görebiliriz.
Zaman bir su gibi akıp gittiğinde hayatımızdan keşkelerden başka ne kalır ki elimizde. Bizi yaşama bağlayan kökler bir bir elimizin altından kaymaz mı? Bir kelebek ömrü kadar yaşayamıyoruz belki hayatı; çünkü o kutsal bir amaç için burada bulunuyor. Ya biz? Yaşama gayemizin ne olduğunu anlamadan geçip gidiyoruz bu garip diyardan.
Her son bir bahar, her bahar bir sondur. Doğmak ölmek demektir; ölmek yediden doğmak. Anlamakta zorlandığımız bu dünyada iyiye ve güzele dair ne varsa yüceltmeliyiz. Yüceltmeliyiz ki karanlıklar aydınlansın, nefret ateşleri sönsün. Sevgi tüm gönülleri fethetsin; renk ve şekil ayırmadan.
Dünyada her şeyin bir ilacı olduğuna göre nefretin ilacı nedir acaba? Nasıl yok edebiliriz nefreti dünyamızdan. Kin ve nefreti ancak sevgiyle yok edebiliriz kalbimizden. Dünyevi zevkler uğruna nice değerlerimizin tarumar edildiği bir dünyada sevgi ve barışı her şeyin üstünde tutmalıyız. Tutmalıyız ki gelecek kuşaklar nefretle değil sevgiyle yeşersin, sevgiyle büyüsün, sevgiyle hayat bulsun.
Kuşakkaya Gazetesinde Yayınlandığı Tarih: 27 Mayıs 2010 Perşembe
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder