27 Mayıs 2012 Pazar

Yalan Dünya


           “Mal sahibi, mülk sahibi
            Hani bunun ilk sahibi?
           Mal da yalan, mülk de yalan
           Var  biraz da sen oyalan” (Yunus Emre)

          Dünyanın aslında koskoca bir yalan olduğu, gerçek ve baki olanın ise ahiret hayatı olduğunu insan ancak - gerçek anlamda - öleceği zaman anlar. Anlayacağı zaman da iş işten geçmiş olmaktadır. Onun için aşk şarabını Kevser ırmağından içmenin yolu ölmeden önce ölmek fikrini kişinin hayatına uygulamasıdır.

          İnsan dünyaya öyle bir tutkuyla bağlanır ki ondan vazgeçmesi imkânsızdır. Ama hayat boyu çalışarak biriktirdiklerinin bir faydasını görmeyecektir. Sultanlara kalmayan bu dünyanın kendilerine kalacağını zannetmektedirler. Onlar, büyük bir yanılgı içerisinde olduklarından dünyayı doğru anlayamaz ve yorumlayamazlar. 

          Dünyaya üryan gelip üryan gideceğini düşünen bir insan yanlış işlere, yanlış yollara sapmaz. Nerden geldiğini bilen geçmişini inkâr etmez. Geçmiş ve gelecek birbirinin ruh ikizidir. Bunlardan birisini inkâr etmek kişinin kendisini inkâr etmesi anlamına gelir. 

          Dünya tatlı dilli bir yılana benzer; sinsice yaklaşır ve insanı zehirler de kişi farkına varmaz. Cilalı sözlerle kandırır ve hayatı cehenneme çevirir. Dünyada tek gönül adamları bu tuzağa düşmez. Öyleyse gönül adamlarına değer vermek ve fikirlerinden yararlanmak kişinin kendi çıkarınadır.

          Dünya garipler diyarıdır. Yakın gördüklerimizin aslında bizden çok uzak olduklarını idrak edebilsek geçici heves ve arzularımıza gem vurabiliriz. Kalabalıklar arasında kaybolan insan, en büyük kalabalıklarda yaşar en büyük yalnızlıkları. En büyük acıları yaşar en büyük mutluluklarda. Garip olarak geldiği diyardan garip olarak gitmesi kaderin cilvesidir. Kaderin ördüğü ağlar bir ahtapot gibi sarar kişiyi de kurtaramaz kendini bu hengâmeden. Bütün çabası, bütün mücadelesi boşunadır.

          İnsanın hayatta en büyük düşmanı kendi nefsidir. Kendi nefsi ile giriştiği mücadelede eğer galip gelirse kişinin hem bu dünyası hem de ahiret hayatı kurtulur. Nefsinin esiri olan bir insanın ne kendisine ne de topluma vereceği bir şeyi olamaz. Kendi gücünü kontrol edemeyenlerin başkalarını yönetmeye kalkması ne garip bir çelişkidir.

          Dünyada zevk u safâ  içinde yaşayanlar mutlu olduklarını sanırlar. Zevkte sınır tanımadıklarından sapkın düşünce ve eylemlere bulaşmaktan alamazlar kendilerini. Başlangıçtaki sanal mutluluklar yerini psikopatolojik sorunlara bırakır. Çamurda çırpındıkça daha derine batmakta ve çamurda yok olup gitmektedirler.

          Dünyanın fâni olduğu – dünyada bulunma gayemizin bir imtihandan ibaret olduğu – gerçeğini aklından çıkarmayanlar maddi değerlere önem vermezler. Çünkü onlar mana âleminde gül bahçesinin gülüdürler. Gerçek aşkı ve sevdayı kendi benliklerinde yaşarlar. Onlar aşka âşık gönül erenleridir. Gönül gözü açık aşka âşıklara selam olsun…


          Kuşakkaya Gazetesinde Yayınlandığı Tarih: 12 Temmuz 2010 Pazartesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder